10 Şubat 2012 Cuma

Varolan ve Bilmek

Varolan ve Bilmek’in Platon ve Aristoteles’in kimi yapıtları çerçevesinde gidişli gelişli araştırıldığı bu incelemenin çerçevesini birkaç adımda belirlemek gerekirse, şunlar sayılabilir:

-Bir etkinlik olarak epistasthai’ın kurulması
-To on’a ilişkin epistasthai’ın kurulması ve bu süreçte noesis’e ilişkin öğelerin incelenmesi (sözgelimi phantasia nedir, hypolepsis nedir?); yine noesis’e ilişkin öğelerden doksa ile episteme farkının açık kılınması
-Philosophos’un yaptığı iş üzerinden iyi ideası yorumu ve bunun Aristoteles’teki noesis noeseos ile bağlantısı.
Bu çalışmada tek tek Bilgi türleri değil, (sözgelimi Episteme theoretike, praktike, poietike değil) bir süreç olarak bilme incelendi.


DOKSA İLE EPİSTEME ARASINDAKİ AYIRIM
Doksa ile episteme arasındaki ayırımı belirlemede Platon’un Theaitetos adlı yapıtında verdiği şu örnek dikkat çekiyor:
Bir mahkeme salonundaki jürinin söz konusu edilen olayda bulunmamış olmalarına ragmen, bu olaya iliksin bir fikir edinmelerini sağlarlar. Kimileyin bu jürinin ikna yolu ile edindigi sanılar doğru da olabilir. Bu kimseler, hakkında konuşulan olaya ilişkin bilgileri olmaksızın yalnızca avukatların onları ikna etmeleri ile doksa sahibi olurlar. O halde episteme, dogru sanıdan farklıdır.

Bir etkinlik olarak doksatzein yani sanmak, bir şeyin "olsa olsa nasıl olur"unu yakalamak; eldeki verilerin yetersizliğine bakmaksızın o şeyi çözmeye girişmek demektir.



Nous’un kurulması –noun ekhein
Parmenides’in “BİR”i ile alakası ne? (Sophistes’ten)

Nous, Bir’in oldugu yerde yakalanacak, kurulacak bir seydir. Parmenides’in Bir’ine de böyle bakmak gerekir. Parmenides, “Her sey birdir” derken, Varolanların sayısından, niceliginden söz etmiyordu. Daha çok her bir Varolanın belli bir sey ile iliskisi içinde, belli bir zamanda, belli bir bakımdan ele alındıkta, onun bir sey olarak yakalandıgını vurguluyordu. “Bir”, ben o seyi logos’ta belli bir bakımdan, belli bir seyle iliskisi içinde ve belli bir zamanda yakaladıgımda vardır. Yoksa TA ONTA’nın poson’u  “1” degildir.

Çelismezlik ilkesinin olmadıgı yerde nous’un kurulmasından söz edebilmek de olanaksız. Imdi nous’un oldugu yerde sunlar da vardır: TA KATA TAUTA (aynı
seye göre), HOSAUTOS(benzer), PERI TO AUTO (aynı sey hakkında) (249 c).



Yine nous’un kurulması ile ilgili olarak Platon Politeia adlı yaptığında şunları dile getiriyor:
Nous’unu kurmuş olmak tam ne demek?
Kimlerde nous kurulmaz? (Politeia 6. Kitap) – Eks hypotheseos iş görenlerde
Başlangıç noktaları, üzerine konuşurken sağlam olup olmadıklarının hesabını vermeye yeltenmedikleri hypotezler olan kimi tekhne sahiplerinde NOUS’un kurulmasından söz edilemez.
Dianoia ile Noesis’in farkı noun ekhein’de bulunur.

PROTAGORAS’ın önermesi: 
“İnsan her seyin ölçüsüdür; varolanların olduklarının, varolmayanların olmadıklarının.”(152 a)

 Aisthesis’e ilişkin olduğu savlanarak gelişigüzel çürütülebilecek bir önerme değildir. Protagoras’ın önermesi epistemolojinin değil ethik’in önermesidir.




İYİ İDEASI
Etiğin Nesnesi değil, Bilgi nesnesi. Aristoteles’teki noesis noeseos’a karşılık gelir (Metaphysik 12. Kitap)
“Philosophos’un uğraştığı alan kimilerinin bakamayacağı kadar aydınlıktır.” (Sophistes, 254 ac)

Burada sözü edilen, philosophos’un uğraştığı alan episteme theoretike’dir.

 Philosophos, akıl yürütmeler aracılığıyla to on’un ideasına (yani neliğine) yönelir.

Varolan’a yükselişte -ki hakiki felsefe budur (bkz. 521 cd)[1]- son basamak dialektiktir (h( dialektikh/). Dialektik bir du/namij’tir (533 ab) ve ancak kimi texnh/’lerle iş görmüş kişilerde açığa çıkar. Dialektikle iş gören kişi “logos aracılığıyla, hiçbir duyumsamayı hesaba katmadan, tek tek şeylerin ‘nedir’ (o(\ e/)stin)ini yakalar.” (532 ab) Yine dialektikle iyinin kendisi (iyi ideası) ne bunu görür. Düşünülenlerde telos’a ulaşmak için iyi ideasını “görmek” gerekir. Bu da şu anlama gelir: noh/sij’in kendisi ne bunu yakalamak diyesim noh/sij nohse/wj, yani bir şeyi anlamak, nou=j sahibi olmak nedir, nou=j nasıl olanak halinden etkinlik haline gelir, nasıl işletilir, bunu yakalamak.
“Bilmek” ne demek ise onu yakalamış olmak, iyi ideasını görmüş olmak demek. noh/sij ile tek tek ideaları yakaladıktan sonra noh/sij’in kendisi ne bir de buna bakmak gerek. İyi ideasını görmek kabaca özetlendikte noh/sij nohse/wj’tur. “İyi” (a)gaJon) her zaman a)lh/Jeia ve to\ o)/n ile ilgili idi. Bu 6. Kitap 508 de’de iyi ideasını açık kılmak için verilen güneş örneğinde de söylenmişti. “bilinecek şeylere doğruluk ve bilecek kişiye de yeti (du/namij) veren şey iyi ideasıdır.” (508 e) “ İyi ideası bilgi (e)pisth/mh) ve doğruluk (a)lh/Jeia) sağlar fakat kendisi güzellik bakımından bunların ötesindedir.” (509 a)[2]
nou=j Platon’da edinilen bir şey. Tam da bu sebepten onu görme (o)/yij)’ye benzetiyor. Bizde görüş olabilmesi için, yani görülecek şeyleri yakalayabilmemiz için yalnızca gözlerimizin olması ve halihazırda bu gözlerle görülecek şeyler olması yetmez. Görüşün oluşabilmesi için bunlardan başka “ışık” (foj) da gereklidir. Bizim de nou=j’a sahip olabilmemiz için bilinecek şeylerin orada olmaları ve bizde onları bilme olanağı (du/namij) olması yetmez. Biz bilme olanağımızla orada duradursak ve bilinecek şeyler de böyle olsalar, bilme gerçekleşmez. Bizim yapmamız gereken bu olanağı işletmektir. Nou=j’un bende oluşması için o herhangi nesnenin “ ‘a)lh/Jeia’ ve ‘to\ o)/n’ tarafından aydınlatılması gerekir.” Yani bende nou=j’un oluşması için o şey nedir bunu bulmam lazım. Bende nou=j’un oluşması demek o herhangi nesneye ilişkin “nedir”i kavramam demek. Şeylerin neliklerine ilişkin bilgi sahibi olduğumda ancak ben, bende nou=j vardır, kurulmuştur diyebilirim.



BİLME İLE İLGİLİ OLARAK:

Theaitetos’un genelinde epistemenin neliğine dair verilen ipuçları şunlar:
-187a à episteme’nin olageldiği durumda “ruhun kendisi, kendi başına varolanlarla iş görüyor.
- 186d à episteme, etkinlenimlerde değil, bu etkilenimlerde olup bitenleri birlikte hesaba katmadadır
-202c à Herhangi bir şeyi logos’ta yakalamayan bir kişi o şey bakımından bilgisiz sayılır.





PHANTASIA ILE AISTHESIS FARKI
Dahası phantasia, hypolepsis’in oluşması için de gereklidir. Phantasia, “epi hemin” (bize göre) diye söylenen bir şeydir. Nitekim bir şeye ilişkin bir imgeyi istediğimiz zaman zihnimizde kurabiliriz. Halbuki bir hypolepsis olan doksa şu bakımdan “epi hemin” değildir: doğru ya da yanlış olabilir. Aisthesis de bizim dışımızdaki şeylere (aistheton) ilişkin olduğu için “epi hemin” değildir.

Phantasia ile aisthesis’in farklı şeyler olduğu şundan da açık: “aisthesis ton idion” hep doğrudur ama phantasia’lar çoğunlukla yanlış kurulurlar. Herhangi bir şeyi ben gözümün önüne getirmek istediğimde, o şeyi ilk defa aisthesis ile zihnimde kurduğumdaki kadar sağlam kuramayabilirim. Bir duyumsamaya ilişkin nesne sözgelimi çok uzakta değilse o aisthesis hep doğrudur. Eğer açık-seçik bir biçimde duyumsuyorsam ben o şeyin o şey olduğunu her seferinde yakalarım. O halde pseudes phantasia’dan da söz etmek mümkün.

Aristoteles’e göre bir Varolan türü olan MATEMATİK nesnelerin EIDOS’lar gibi ayrı olmamaları ne demeye gelir?
Matematik nesnelerin eidos’lardan farkı şu: onlar bir hyle’den ayrı düşünülemezler çünkü hyle ile bitişik (beraber) diye de düşünülemezler. Matematik nesneler “ayrı” değiller çünkü bitişik olma durumları yok. Halbuki eidos’lar ayrılar ama hyle ile beraber de düşünülebiliyorlar. İlk, önde gelen felsefe ise ayrı diye düşünülebilecek eidos’ları kendisine nesne edinir. Ruhun etkilenimleri ise bedenden ayrılamaz (akhorista) diye düşünülür, diyesim bedenle birlikte gider.

RUHUN PROTE ENTELEKHEIA OMASI:
412 a 30’da psykhe’nin koinotatos logos’u veriliyor: “ruh, canlılık olanağı taşıyan doğal bir nesnenin asıl/önde gelen/ilk tamamlanmasıdır.”[3]
Aristoteles burada psykhe’nin herhangi bir entelekheia değil de “proteentelekheia olduğunu vurguluyor. Peki ruh neden “proteentelekheia?
“Ruh”, şundan ötürü doğal nesnelerin “ilk, önde gelen” entelekheia’sı (tamamlanması): ilk tam olma olarak “canlılık”, şu biricik nesne için ne ise o olmaya giden yolda ilk tamamlanma, ilk adım, ilk basamak. İlk varolma ile entelekheia halinde olmaya giden yolun dynamis’inin kurulması. Bir dynamis’in tamamlanması, diyesim dynamis’in entelekheia olarak değil yalnızca dynamis olarak tam olması.
Nitekim 413 a 1 ve devamında Aristoteles şöyle diyor: ruhun entelekheia olması gözdeki görmeye ilişkin olanağın olması gibidir. Gözün göz olabilmesi için, göze göz diyebilmemiz için en azından bu “olanağa” iye olması gerekir.

BITKILERDE NİÇİN AISTHESIS YOK?
Bitkilerde aisthesis yok çünkü aisthesis ancak iki hyperbole arasında oluşabilecek bir şey. Bitkilerde işitmeye, tatmaya, koklamaya, görmeye, dokunmaya ilişkin böyle bir eşik-aralık yok. Bir bitki sözgelimi bir demir ısıyı nasıl emerse öyle alıyor.

Dynameis Tes Psykhes
Nous
(us)
(1)
Aisthesis
(duyumsama)
(2)
Kinesis kaistasis kata topon
(yere göre devinim ya da durağanlık)
(3)
Kinesis he kata trophen kai phthisis te kai auksesis (beslenmeye göre devinim- yok olma – büyüme)
(4)

Genel olarak aisthesis’e ilişkin şunlar söylenebilir:
Aisthesis, duyumsanacak olan şeylerin hylesi olmaksızın eidosları bakımından alınmasıdır.” (424 a 20)
Bu şu demek: duyumsamada, o şeyin hyle’sini alıp beynine sokmuyorsun. O şey, duyumsanabilir bir şey olarak başka duyumsayacaklar için orada kalıyor. Sen onun eidos’unu kendinde kuruyorsun.

Aisthesis logos’lu bir şeydir.
 “Aisthesis, logos’tur ve aşırılıklar bu logos’u çözer ve yok eder.” (426 b 8)
Aisthesis bir krinein’dir ve logos’lu bir etkinliktir. Dolayısıyla her tek duyumsamada bir ölçme-biçme-tartma-ayrıştırma olması gerekir. Sözgelimi görme denilen duyumsamada kırmızı olanı sarı olandan ayırırız. Dokunmada sert olanı yumuşak olandan ya da sıcak olanı soğuk olandan.
Aristoteles’te üç biçimde söylenen aisthesis’in kök biçimini Platon’da bulmak mümkün.
Platon’daki aisthesis, Aristoteles’in aisthesis ton idion ile imlediği şeydir. Yani işitme, koklama, görme, dokunma ve tatmaya ilişkin duyumsamalar…
Aristoteles’te bundan başka tarzda iki aisthesis’ten daha söz etmek mümkün. Bunlar koine aisthesis ve aisthesis kata symbebekos’tur.
Aisthesis ton idion’da yanılmadan söz edilemez. Aisthesis ton idion hep doğrudur.
Herhangi bir şeyin o şey olduğunu yakalamada, diyesim onun “nedir”ini, olmak bakımından ne olduğunu yakalamada yanılmadan söz edemiyoruz. Yanılmak, o “nedir”ini yakaladığım şeye bir şey iliştirmede, ona bir şey yüklemede ortaya çıkabiliyor. “Nitekim yanlış olan hep bir bir-tutmada, bir-araya-getirmededir. Bir sunJesi/j olmaksızın yeu=doj ya da a)lhJe/j olandan söz etmek olanaksız. Bu da tek tek idea’ları yakalamada değil, Platon’un deyişi ile “eidos’lardan eidos’lara”[4] atlamada, onları birleştirmede söz konusu olabilecek bir şey.
Aisthesis ton idion’da bir synthesis yok. Bundan ötürü o hep doğrudur diyebiliyoruz. Koine aisthesis yani devinim, durağanlık, sayı, biçim ve büyüklüğe ilişkin algıda aisthesis ton idion’un üzerine yapılan ekstra bir şeyden söz etmek zorunlu olduğundan “yanılma”dan söz etmek mümkün.
İlineksel duyumsamadaki synthesis’i yakalamak ise koine aisthesis’ten daha kolay:
Nitekim “beyaz olan Diares’in oğludur” derken beyaz olanın Diares’in oğlu olması ilinekseldir derken aisthesis ton idion’un üzerine yaptığımız işlemi açık seçik görebiliyoruz.
AISTHESIS’ten NOESIS’e geçiş:
peki, sıcak olan ile sert olanın farklı olduğunu bize söyleyen şey nedir? Bu bir aisthesis’in yanında, ona ek olarak oluşan bir şey olsa gerek. Bu ayırımı tek tek aisthesis’lerin yapması olanaksız çünkü her iki aisthesis’in nesnesine ilişkin tek bir zamanda, ortak bir şey söyleniyor. O halde bu ayrıştırma yalnızca aisthesis ile kotarılabilecek bir şey değil, noesis (düşünme) ile tamamlanabilecek bir şey.
NOUS NEDİR?
nous’u bir megetos olarak düşünmek olanaklı değil. Nitekim o “eidos’ların yeri”dir (to/poj ei)dwn) (429 a 27). Ruhun nohtikh/ (düşünmeye yetili) kısmı bir dynamis’tir, dynamis halinde eidos’lardan oluşmuştur (428 a 28).
 “Nous, ruhun onunla birlikte enine boyuna/etraflıca düşünebildiği ve herhangi bir şeyin öyle olduğunu kavrayabildiği bir şey” (429 a 22)
“Us, ‘düşünene’ kadar etkinlik halinde olan varolanlardan değildir.” (429 a 23)

NOUS’UN KENDİSİ DE DÜŞÜNCENİN NESNESİDİR
“Us, bir biçimde, olanak halinde ‘düşünülenlerdir’” (429 b 30), ama onun entelekheia halinde ‘düşünülenler’ olabilmesi için ‘düşünmesi’ gerekir. Dahası us’un kendisi de episteme theoretike göz önünde bulunduruldukta “noetos”tur, diyesim düşünmeye konudur, düşünmenin nesnesidir.
“Nitekim, düşündüğü şey –en iyi şey olacaksa- kendisidir, ve düşünmesi düşünmenin düşünülmesidir.” (Metafizik, 1074a 34)




[1] “Varolana yükseliş: hakiki felsefe budur.” (521 cd)
[2]   Tou=to toi/nun to\ a)lh/Jeian pare/xou toi=j gignwskome/noij kai\ t%= gignw/skonti th\n du/namin a)podido\n th\n tou= a)gatou= i)de/an faJi ei)=nai: ai)ti/an de)pisth/mhj ou)=san kai a)lhJei/aj, w(j gignwskome/nhj me\n dianoou=, ou(/to de\ kalw=n a)mfote/rwn o)/ntwn, gnw/sewj te kai\ a)lhtei/aj, a)/llo kai\ ka/llion e)/ti tou/twn h(goumenoj au)to\ o)rJw=j h(gh/sxv.

[3] h( yuxh/ e)stin e)ntele/xeia h( prw/th sw/matoj fusikou= du/namei zwh\n e)/xontoj.
[4] Bkz. Platon, Politeia, 6. Kitap, 511 b-c.

22 Şubat 2011 Salı

Qu'est-ce que le sophiste? Σοφιστής τί ἐστιν; Was ist ein Sophist? What is a Sophist? Sophistes nedir?...


What the Sophist knows (epistasthai) according to Platon is "producing opinions" (doksa). But he nonetheless claims to know everything in order to be able to dispute (elenkhos) about anything.
He is an anti-logikos, i.e. he brings about doksas against other peoples doksas. He knows how to make doksas about those things he has no knowledge (episteme) of. This is his art (tekhne).  "The genos of Sophistes is thaumatopoios (θαυματοποιός = wonder-working)." 
(Platon, Sophistes 235 b-c)
At a first glance a Sophist might seem similar to a Philosopher, but so does a wolf to a dog. Similarities are dangerous and "slippery". Let us quote not the original but the translation of what Platon has to say:
But the cautious man must be especially on his guard in the matter of resemblances (peri tas homoiotetas), for they are very slippery things. (Platon, Sophistes 231 a-b)

11 Nisan 2010 Pazar

Aristoteles, Metaphysik, 1028 a 32 "πολλαχῶς μὲν οὖν λέγεται τὸ πρῶτον"

πολλαχῶς μὲν οὖν λέγεται τὸ πρῶτον: ὅμως δὲ πάντως ἡ οὐσία πρῶτον, καὶ λόγῳ καὶ γνώσει καὶ χρόνῳ. (Aristoteles, Metaphysik, 1028 a 32)

"πρῶτον" çok anlamda kullanılır: gene de "οὐσία" her durumda "πρῶτον"dur:

- hem akıl yürütme bakımından (λόγῳ)
- hem 'bilme' bakımından (γνώσει)
- hem zaman bakımından (χρόνῳ)

27 Mart 2010 Cumartesi

Sind wir?

Wer sind wir?
Wo sind wir?
In welchem Augenblick sind wir?
Wer sind wir?
Ein Gefüge der Fragen, in dem eine Frage -nie nach >>uns<<, sondern nach dem Seyn.
Dieses die Er-eignung in der Befremdung.
Aber nie >>dialektisch<<, nie als Gegenspiel -ganz als Er-eignis, Einziges.

M. Heidegger, Gesamtausgabe, III Abteilung: Unveröffentliche Abhandlungen Vorträge -Gedachtes, Band 69, Die Geschichte des Seyns, S.8, 1938/40.

16 Şubat 2010 Salı

Wirklichkeit; sie ist das Unumgängiche [des Wesens] im ersten Anbruch. [H.]

"Das Seiende, was ist es, was eignet ihm und nur ihm? Antwort: das Sein. Das Seiende ist hier gemeint im Sinne von: das Seiende als ein solches." [M. Heidegger]

Nasıl bir "pollakhos" ?



"To\ o)/n le/getai pollaxw=j demek to\ ei)=nai (tou= o)/ntoj) le/getai pollaxw=j demektir."[Martin Heidegger, Aristoteles, Metaphysik q 1-3, Von Wesen und Wirklichkeit der Kraft, S.15]
----------------------------------------------------
To\ o)/n le/getai pollaxw=j evet ama nasıl?

Önce dixw=j

herhangi bir Varolan (o)\n) | To\ o)/n'un kendisi (o)\n v(= o)\n)
(to\ a(plw=j prw/twj lego/menon)
Sonra tekrar pollaxw=j:
to\ de ti
kata\ sumbebhko/j
w(j a)lhqe\j h)\ yeu=doj
kata\ du/namin h(\ e)ne/rgeian
kata\ ta\ sxh/mata th=j kathgoriaj (kendi içinde yine pollaxw=j)))